3 Temmuz 2013 Çarşamba

biz bir aile miyiz?


Aile şirketleri kurumsallaşma çabasındayken, çoktan kurumsallaşmış çokuluslu şirketler de kendilerini ‘biz bir aileyiz’ diye tanıtıp “aile gibi” olmaya çalışıyorlar. Aile ve kurum arasındaki ilişki ‘ne senle ne sensiz’ bir seyir izlediğinde, sadece kağıt üzerinde kalmaya mahkum fabrikasyon çözümlerin ötesine geçmek nasıl mümkün olur? Aile şirketlerinin (aile şirketi olmayan kaç şirket var?) anlaşılmasında psikoloji ve beyin bilimleri alanında üretilen bilgiler bir işe yarayabilir mi?
Tarihsel gerekçe. Altı yıl kadar önce aile şirketlerine dönük bir kurumsallaşma kursuna katkıda bulunmam için davet aldığımda ‘iş dünyasından pek anlamam, şirketlere ben ne katabilirim ki?’ diye düşünerek, açıkçası biraz da hatır için, ilk toplantının yapılacağı Ege kentine gitmiştim. Gidiş o gidiş oldu. Hem katılımcı şirket-ailelerin tartışmaya hararetle açtıkları konular, hem de meselelere sezgisel-psikolojik bakış açıları beni köklü biçimde etkiledi. Sonraki yıllarda her boydan aile/şirkete çok sayıda sunum yaptım. Gördüğüm şu: aileyle mevcut ve önceki bağlarımız işimizi nasıl yaptığımızı belirliyor. Hele iş bir aile işiyse bu etki çok daha güçlü. Çocukluk (bir yaş dönemi olarak) bitse de, evlat olma hali (birisinin çocuğu olmak) hayat boyu devam ediyor. Kuşak farkları, devir-teslim, ortaklık ve paylaşma, kritik karar alma/alamama, kardeş çekişmesi ve aile/şirket içi güç mücadelesi gibi şirketsel durumları anlamak için, hele ülkemizde, aileyi anlamak şart. Beynimizin yapısının genlerini bize biyolojik olarak veren, beyin-zihin sisteminin nasıl işletileceğini oluşturduğu ilişki ve iletişim kültürü ile belirleyen aile hayatımızın göbeğinde.
Aile çok eskidir. Ailenin kurum olarak varlığı, ailenin kendisi,  ailenin kurduğu aile işletmesinden daha köklüdür. Sosyal dokunun çok eski ve yerleşik parçası olan aile bir tarafta, son birkaç yüzyılın ortaya çıkarttığı bir kurum olan şirket diğer tarafta... Aileye ilişkin duygularımız, bağlılıklarımız, alışkanlıklarımız o kadar eskidir ki, hayatımızı neredeyse otomatik denebilecek derecede kendiliğinden ve derinden etkilerler.
Aile şirket kurduğunda. Bir aile, aile olmanın yanısıra bir sınai ya da ticari kurum oluşturduğunda, ailenin kendi önceliklerini eskisi kadar ön planda tutmakta ve aile yapısını korumakta zorlanmaya başlayabilir.. Aileye ait şirketler kurumsallaşırken, eski ve doğal olanın ( alışkanlığın ve duygunun) ağır basmaması için fazladan gayret göstermek gerekir. Kurumsallaşma kavramları, biraz da, bu gayretin sistematikleşmesi olarak görülebilir.
Bazı aileler çoktandır aile olmuşlardır. Aile kimliğini oluşturmuş ve yerleştirmiş bir aile için, kurumsallık başlangıçta pek pürüz çıkarmaz. Başlangıçtaki aile, ve kurduğu şirket, büyümeye başlayıp ilişkiler çapraşıklaşmaya, dışarıdan aileye katılanların sayısı artmaya, ailenin kan bağı ile bağlı üyelerinin sayısı çoğalmaya başladıkça, başlangıçtaki aileye ilişkin kurumsal ilkeler yeni duruma yetmemeye başlar.
Beyindeki ‘tepe yönetici’niz aile işlerinden anlamayabilir. Duygusal bağımız olmayan bir kimse hakkında karar verirken, beynimizin rasyonel ve mantıklı Dorsolateral prefrontal bölgesi mükemmel çalışır (bu alana beyindeki tepe yöneticisi diyelim). Ama, kendimizle ya da ailemizden birisi hakkında aynı tip bir kararı verirken duygusallık ve alışkanlıklarla ilgili, içimizden gelen diye tanımladığımız ne varsa, onun kaynağı sayılan Ventromedial alan o kadar aktifleşir ki, diğer (düşünce/mantık ağırlıklı) bölgenin aktivitesini bozar. Dolayısıyla, kendimizle ve yakınlarımızla (ailemizle) ilgili rasyonel bir karar vermeye beynimiz pek elvermez.
Aile kalmak, şirket olmak. Aile, işler kendi haline bırakıldığında, duyguların katıksız etkisine giren bir sosyal birimdir. O duyguların katıksız etkisini azaltmak, kendimize bir çeki düzen vermek için, bazen“ dışarıdan, bir yabancıya“ ihtiyaç duyarız. Duygusal ilişkinin dışına çıkabilmek, ya da hiç girmemiş olmak, karar mekanizmasının iyi işlemesi açısından önem taşır. “Profesyonel” yöneticiler ve İK uzmanları, bu rasyonel karar gereksinimini karşılamaya yönelik, aileden olmayan, ve olmaya da niyetli olmayan, kişilerdir. Aile olmaktan vazgeçmeksizin, aile kalarak şirket olmanın yollarını bulmak için bu işbirliği iyi bir başlangıç sayılabilir

Hiç yorum yok: